4 Şubat 2011 Cuma

TÜRKİYE'NİN GENEL GÖRÜNÜMÜ

Son birkaç nesildir, insanlık tarihi boyunca belki daha önce düşünülemeyecek boyutta, büyük değişimler yaşanmaktadır. İçinde bulunduğumuz çağın icatları, bireyler üzerinde çok büyük değişiklikler getirmiş, özellikle iletişim ve ulaşım araçlarının yaygınlığı ve hızı, hem bireylerin imkanlarını artırmak suretiyle özgürleşmelerini sağlamış, hem de mahremiyetlerini azaltmak suretiyle gizlenme imkanlarını azaltmıştır. İnsanların mevcut iletişim olanaklarını kullanarak bilgilerini artırmaları kolaylaşırken, toplumla iletişime geçme imkanları artar, iletişim içerisinde bulunduğu toplumu genişletme imkanı büyürken; aynı zamanda toplumdan kaçışı zorlaşmış, toplumun yahut örgütlerin, bireyin özel hayatına nüfuzu artmıştır. Dolayısıyla, her ne kadar imkanların artmasıyla bireyin özgürlükleri artsa da, bireyin toplumdan, örgütlü toplumdan yahut toplum örgütlerinden kaçış imkanlarının azalması nedeniyle, temel toplum örgütleri olan devletler tarafından bireyin özeline nüfuz, eski dönemlerle kıyas edilmeyecek derecede artmıştır.
Fert veya cemiyet hayatının hemen her boyutunda, devletlerin ve diğer toplum örgütlerinin, bireyin özeline nüfuz, bireyin özelini denetleme ve bireye şekil verme imkanlarının, teknolojik imkanların verdiği araçlar vesilesiyle, geçmişle kıyaslanmayacak şekilde arttığı gözlemlenebilmektedir. Devletler, toplumu oluşturan bireyleri daha kolay takip edebilmekte, onlara yeni bir takım yükümlülükler yükleyebilmekte, denetleyebilmekte, uymayanları kolaylıkla bulup cezalandırabilmektedir. Devletler kendince toplum ve birey hayatını idealize etmekte, koyduğu kurallara uymayan bireyleri bir türlü cezalandırıp, uyanları mükafatlandırarak sistemlerini berkitebilmektedir.
Devletlerin ve diğer toplum örgütlerinin her zaman bireyi kıskaca alacak, onu terbiye edecek bir yapılaşma içinde bulunması elbette bir zaruret değildir. Elbette devletler ve diğer örgütler, toplumu şekillendiren, bireylere bir kalıp giydiren makineler gibi davranabileceği gibi, bireyleri daha özgür bırakma, mümkün olduğunca bireyin özeline müdahale etmeme gibi prensiplere sahip de olabilirler. Nitekim, dünyada, Kuzey Kore, Çin Halk Cumhuriyeti gibi ülkeler olduğu gibi, Hollanda, Norveç gibi ülkeler de vardır.
Nihayet, bugün dünyaya genel olarak bakıldığında, Batı ve Kuzey Avrupa ülkeleri (Finlandiya-Almanya-Avusturya-İtalya hattı ve batısındaki ülkeler), Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda şeklinde sıralanabilen ülkeler, Batı Avrupa’da ortaya çıkan sanayileşme döneminin ürünlerini toplamış, refah seviyesi yüksek, aynı zamanda ferdi özgürlüklerin yüksek seviyede olduğu, devletlerin güçlü ancak, devletçiliğin güçlü olmadığı ülkeler olarak göze çarparken;  özellikle Afrika, Asya ve Latin Amerika ülkeleri ağırlıklı olarak fakirlik ve zayıf birey-güçlü devlet sarmalı içinde bocalamaya devam etmektedir. Bu ülkelerde yer yer bir takım devlet yapıları yahut bireyler, sürekli kutsanarak, fetişleştirilerek bireyin önüne dikilmekte, kımıldayanın üzerine çökmektedir.
Tabiidir ki dünyada yukarıda ülke adları verilerek çizilen sınırlar mutlak değildir. Bazı ülkeler, mezkur ülkeler gibi yahut onlara yakın bir serbestlik içerisine girmiş, bazı ülkeler de yer yer ceberrut bir merkezi devlet görüntüsü vermiş olabilir. Elbette istisnalar kaideyi bozmaz.
Son birkaç asırdır hızla yapısal değişimlere uğrayarak, sanayileşme ile birlikte refah seviyesi artan toplumlara uygun olarak yeniden yapılanan modern devletler, eski devlet yapılaşmasından ayrı olarak yeniden kurgulanırken, devletin veya toplumun temel dayanağı olarak ihtiyaç hissettiği bir takım faraziyeler üretmiş ve bunu bireylere dayatmıştır. Dolayısıyla aslında Batı Avrupa’da ortaya çıkan bu yeni tarz devlet yapılaşması, devlet açısından sahip olunan otoriteye veya güce, birey açısından ise otoriteye itaate dayalı eski devlet yapısı yerine, bir takım ön kabullere, kutsallara, fetişlere dayalı bir devlet yapısına dönüşmüştür. Bu ön kabuller ve kutsallarla çerçevelenmiş olan devletin dayandığı ideoloji ve ülküye de bireyin boyun eğmesi gerekmiştir.
Zamanla bu ilk evrilen ülkeler, olgunluk aşamasına girerek, kutsallarını ve fetişlerini gevşeterek, bireyin nefes almasının önünü açmış, fikir ve vicdan hürriyetini genişletmiş ve halen de genişletme yolunda çaba sarf etmektedir. refah seviyesi artan ve içinde yaşadığı devletin yaptırımlarının, kabul ve dayatmalarının hayatı kendisine zindan ettiğini gören bireylerin, modern devletin kendilerini dış dünyadan korumanın yanında, çarkları arasında öğüttüğünün de farkına varan bireylerden oluşan toplumların, devlet aygıtını gevşetmekte olduğu görülmektedir.
Söz konusu değişim ve dönüşümü geç yakalamış ülke ve toplumlar, gerek refah seviyesi, gerek devlet ve toplum algılamaları geç değiştiği için olsa gerek, henüz Batı Avrupa ve ardından gelen coğrafyalarla at başı gidememiş, onların uzun yıllar önce geçirdiği evrelerde halen at koşturmaktadırlar.
Özellikle sanayileşmenin getirdiği dönüşümün bireysel anlamda yaşanmadığı toplumlarda, modern devlet yapısının kurgulanması, toplumsal dinamiklerin devreye girmesi beklenmeden, toplumun devlet tarafından yapılandırılmasına, dönüştürülmesine çalışılması; devletlerin bu yeniden yapılanmada dayattığı, eski başa yeni takke misali, nevzuhur kabuller, dogmalar, kutsallar ve yaptırımlar, bireylerin sudan çıkmış balığa dönmesine, kafayı yemesine neden olmuş ve olmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti de, yaklaşık yüz yıl, devletin yeniden yapılanmak suretiyle toplumu yeni kabullere zorladığı, bir takım değişikliklerle bireylerin hayatlarını felç ettiği, bir kısım topraklar üzerinde bulunan bir devlettir. Bu yüz yıllık devre, Sultan Mahmut dönemiyle başlayıp, Kemal Paşa dönemiyle nihayete ermiştir.
Sultan Mahmut ve ardından gelen Sultan Mecit dönemi, devletin yeniden kurulduğu bir dönemdir. Sultan Mahmut reformları, Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı dönemlerinde devlet adeta yeniden kurulmuş, eski adet ve alışkanlıklar yer yer atılmış, devlet daha önce görülmedik bir şekilde merkezileşmiş, Sultan Aziz ve Sultan Hamit dönemlerinde de, daha yavaş da olsa, yeni düzenlemelere gidilmiş; sadece bir takım yöneticilerin tebası olan ancak günlük yaşamında kendisine pek karışılmayan halk, bir takım angajmanların içerisine girmiş, devletin topluma dayattığı bir takım idealler toplumsal hayatı değiştirmiştir. Bu durum, İkinci Meşrutiyet döneminde daha da hızlanarak (İkinci Meşrutiyet dönemi, çok kısa bir zaman aralığında çok büyük değişimler getirmiştir. Devlet yapılanması çok değişmiş. Devletin şablonuna uymayan halkın bir kısmı ve bir kısım düşünceler üzerindeki tahakküm artmış ve Cihan Harbiyle kucak kucağa ve hemen ardından devam eden bir iç savaş sonucu devletin nüfuz edebildiği topraklar üzerinde daha önce görülmeyen nitelikte büyük bir devlet tahakkümü oturup çöreklenmiştir.), Cumhuriyete kadar gelinmiştir. Nihayetinde, yüz yıl önceki devlet ve toplumdan bir eser kalmamış, Müslümanı Hıristiyanıyla çok dinli, Türküyle Arabıyla çok dilli olan devlet tebası, 1925 yılındaki Takriri Sükun Kanunu ertesinde, tek dinli ama aynı zamanda dinle de arası iyi olmayan, tek dilli ve milliyetçi, militarist bir devletin tebası olmuş, devletin bu ülkü ve ideallerini sırtlamak mecburiyeti ile kendini devlete yarandırmaya çalışmak zorunda kalmıştır. Bu dönemden sonra, iki dünya savaşı arasında dünyada esen ekonomik ve siyasi havanın da etkisiyle devlet, toplum üzerinde tam hakimiyet sağlamış ve toplumu adeta bir hamur gibi yoğurarak istediği kıvama getirmeye çalışmıştır (Osmanlı bakiyesi milletlerden bir Türk ulusu yaratmak (aslında Osmanlı bakiyesi milletlerin bakiyesi olan İslam Milleti dışındaki Yahudi ve Hıristiyan unsurlar nerdeyse yok olmuş (zaten o zamana kadar yok olmayan toplam birkaç yüz bin tutan Yahudi ve Hıristiyan milletler, çeşitli organizasyonlar ile hayatın kendilerine zindan edilmesi suretiyle kaçırtılarak zaman içerisinde sayıları yok nispetine indirilmiştir), hemen hemen sadece İslam Milleti kalmış idi bu dönemde. Dolayısıyla yapılan Osmanlı İslam Milletinden bir Türk milleti yaratmak idi)). İkinci Dünya savaşının nihayetinde belli başlı militarist devletlerin yenilgisi sonucunda, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, kişilik haklarını hiçe sayarak, insan hayatına müdahalesi, bireyleri belli kalıplara sokması ve çıkanları şiddetle cezalandırması; her türlü baskı aracının, devletin halkı istediği gibi değiştirebilmesine hasredilmesine matuf militarist yapısını koruyabilmesinin yeni dünya şartları içerisinde zorluğunu gören veya bu konuda dış odaklardan baskı gören devlet yöneticileri bir yumuşama içerisine girmiş, bir takım basınç azaltıcı muslukları gevşeterek, halkın biraz nefes almasına olanak sağlamıştır. 1925-1945 yılları arasındaki bu, devletin en ceberut olduğu, halkın katıksız militarizmle süründürüldüğü tek partili dönem böylece kapanmıştır. Ancak ardından gelen çok partili dönemde de (Türkiye’de 1945 yılından başlayıp halen devam eden çok partili dönem, gerçekten de çok partilidir ancak, siyasi partilerin sadece bazı sosyal ve ekonomik konularda farklılaşmaları prensibine dayanır. Siyasi partiler arasında siyasi görüş ayrılıkları, siyaseten tek parti döneminden sapmalar kabul edilmemiş ve halen de kabul edilmemektedir) özellikle askeri olmak üzere, bürokratik kademelerin gerek siyasi partiler ve gerekse halk üzerindeki vesayetlerini sürdürerek, iki dünya savaşı arasındaki konumlarını, otoritelerini mümkün olan en az zayiatla sürdürmeye çalışmaları neticesinde büyük değişimler olmamış, dünya genelindeki soğuk savaş dönemi şartlarının da avantajıyla tek parti rejiminden büyük sapmalar görülmemiş, 1925-1945 yılları arasında oturtulmuş askeri vesayet rejimi hayatiyetini 1945-1990 yılları arasında da muhafaza etmiştir. 1990 yılından sonra dünyada esen özgürlükçü rüzgarların ve iletişim olanaklarının çok hızlı bir şekilde artışının da etkisiyle, toplum bireyleri arasında bireyselleşme, devletin tahakkümünden sıyrılabilme imkanları artmıştır. Ve bu eğilim, eski rejimin kıyısından köşesinden de olsa, çok yavaş da olsa, bir değişime neden olmuş ve olmaktadır. Son yıllarda, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin bürokratik rejimle takıştığı 2007-2010 yılları arasında, bu değişimin hızı artmıştır.
2010 yılına kadar süren bu değişim, yine de, hali hazırda Türkiye Cumhuriyeti devletini oluşturan bireylerin, 1925 yılında kurgulanan bu tek parti zümresinin egemenliğindeki militarist devlet yapılaşmasının yok olması suretiyle, özgürleşmesine yetmemektedir.
Miladi yirmi birinci yüzyılın başlarında genel olarak dünyaya bakıldığında, ekonomik imkansızlıkları olan fakir ülke insanlarının bireyselleşmede geri kaldıkları, devletçiliğin ağır bastığı, devletin veya toplumsal yapıların birey üzerindeki tahakkümlerinin büyük çapta olduğu görülmektedir. Nispeten müreffeh ülke insanlarında ferdi özgürlüklerin daha önde olduğu bilinmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti devletini oluşturan bireylerin refah seviyesi dünya ortalamasının üzerindedir. Hal böyle iken, Türkiye Cumhuriyeti devletinin 1925 yılında kurgulanmış, militarist bir tek parti yönetiminden hala vaz geçmemesi yüzünden, dünyada hızla artan iletişim ve ulaşım imkanları neticesinde, bireylerin bu rejimin yanlışlığını gün geçtikçe daha fazla fark ederek, bundan kurtulma çabası içerisine girmeleri ve bireyselleşmeye çalışmalarının neticesinde önlerine dikilen kalın devlet duvarlarına toslamaları, sosyo-psikolojik sorunlara yol açmakta, topluma zarar vermektedir. Türkiye’de devlet, toplumu oluşturan bireylerin günlük hayatını kolaylaştırmaya çalışan bir devlet değil, toplumu ve bireyleri yola getirmeye çalışan, oraya buraya bir takım çizgiler çizen, otoriter yönünü, kıyısından köşesinden çentikler alsa da, muhafaza eden bir devlet görüntüsü vermektedir. Bu durum, gerek Türkiye’nin, gerekse Türkiye’de yaşayan insanların refah seviyesinin Türkiye Cumhuriyeti devletinin yapılaşmasına yansımadığını göstermektedir. Bu durum, gerek Türkiye devletine, gerekse Türkiye’de yaşayan bireylere yakışmamaktadır. Türkiye’de yöneticilerin dillerinden düşürmediği muasır medeniyet seviyesi söyleminden kasıt herhalde, iki dünya savaşı arasındaki Almanya ve İtalya değil, yirmi birinci yüzyıldaki Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği gibi oluşumlar olmalıdır. Maalesef Türkiye Cumhuriyeti devleti 1925-1945 yılları arasındaki kalıplarını, ezberlerini, tarihi dondurmak istercesine, sürdürmeye devam etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içerisinde çalışan bireylerin ortalama üretimlerinin Amerika Birleşik Devletleri para birimi olan dolar temelinde parasal ifadesinin (çalışan başına gayri safi yurtiçi hasıla), çalışan başına üretimin, diğer bir deyişle emek verimliliğinin verildiği Tablo 1’e göre (bazı ülkelerin 2009 yılı gayri safi yurt içi hasılalarının (Dünya Bankası (World Bank) verileri) yine o ülkelerin 2009 yılı toplam çalışan nüfuslarına (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ve Uluslararası İş Örgütü (İLO) verileri) bölünmesi ile elde edilen, bazı ülkelerin çalışan başına gayri safi yurt içi hasılaları), emek verimliliğinde, Türkiye içerisinde bulunan bireylerin üretiminin, dünya ortalamasının iki katından fazla, Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerinden yüksek, Orta Avrupa ülkeleri civarındadır. Türkiye’de çalışan insanların ortalama üretimleri, Japonya, Kore, Tayvan gibi birkaç Doğu Asya ülkesi ile Suudi Arabistan, İsrail gibi birkaç Batı Asya ülkesi çalışanları dışındaki Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkeleri çalışanlarının ortalama üretimlerinin de üzerindedir.
Bu tabloda çalışanların ortalama üretimlerinin yıllık bazda, Amerika Birleşik Devletleri Doları cinsinden, parasal ifadesi, her ne kadar çalışanların ortalama gelirleri demek değilse de, farklı ülke verileri kıyaslandığında, çalışanların ortalama gelirleri hakkında genel bir fikir de vermektedir.

Tablo 1. Emek Verimliliği (2009)
Ülkeler                 A               B                   C
Norveç             107837       2492        268731
ABD                100938   139878    14119000
İrlanda               95830       1917        183707
Belçika              88460       4421        391082
Fransa               84534     25695      2172097
İtalya                 83456     23025      1921576
İspanya              79187     18888      1495683
Avusturya          78684       4078        320873
İsveç                  78371       4499        352593
Avustralya          78357     10952        858168
Hollanda             78300       8596        673066
İngiltere              77889     28975      2256830
Almanya            76541     38797      2969575
İsviçre                76359       4568        348807
Kanada              75986     16849      1280280
Finlandiya           75683       2449        185348
Suudi Arabistan  74656       7957**    594034
Yunanistan         74230       4509        334701
Danimarka         73222       2776        203265
İsrail                  72712       2841        206576
İzlanda               71399         168          11995
Japonya              65900     62818      4139682
Yeni Zelanda      57981       2164        125470
Güney Kore        56342     23506      1324383
Slovenya             56246         981          55177
Hırvatistan          54690       1605*        87778
Çek                    53797       4920        264683
Macaristan         52766       3754        198084
Portekiz              51985       5025        261224
Slovakya             51196       2366        121130
Türkiye               48837     21271      1038815
Polonya              45821     15868        727086
Estonya              43745         596          26072
İran                    41105     20500**    842651
Rusya                 38812     69305      2689846
Güney Afrika      38355     13216        506901
Lituanya             36892       1416*        55928
Şili                     36615       6642        243196
Malezya             36105     10660**    384879
Bosna Hersek     35933         890**      31980
Meksika             35505     43375      1540042
Letonya              35359         983*        34758
Makedonya         35087         630*        22105
Romanya            33001       9243*      305031
Morityus             31187         525*        16373
Bulgaristan         31079       3254*      101131
Sırbistan             30397       2822**      85781
Venezuela          29358     11914*      349774
Arnavutluk         27463         962**      26419
Tunus                 27354       3155**      86303
Belarus               27168       4638**    126003
Colombiya          23475     17426**    409076
Kazakistan         23275       7857**    182870
Azerbaycan        20866       4056**      84634
Mısır                  20672     22776*      470818
Irak                    14691       7606**    111742
Ermenistan         14557       1118**      16275
Tayland              14369     37706*      541779
Fas                     13947     10475*      146095
Ukrayna             13860     20972**    290674
Sri Lanka           13502       7175**      96880
Yemen               13160       4425**      58233
Gürcistan            13074       1602**      20944
Çin                     11734   774800**  9091142
Paraguay            10215       2811**      28713
Filipinler              9557     34089**    325777
Endonezya           9224   104678        965573
Moğolistan           9029       1042**        9408
Pakistan               9018     49090**    442699
Moldova               8135       1251**      10177
Tacikistan             6338       2163**      13710
Vietnam               5738     44915**    257743
Kırgızistan            5563       2184**      12150
Dünya                23789  3045000*  72437051

Açıklamalar:
C sütunu: 2009 yılına ait Milyon Amerika Birleşik Devletleri Doları olarak Dünya Bankası (World Bank) Gayri Safi Yurtiçi Hasıla verileri.
B sütunu: 2009 yılına ait 1000 kişi olarak Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) istihdam verileri.
A sütunu: Amerika Birleşik Devletleri Doları olarak C ve B sütunlarının oranı olan emek verimliliği değerleri.
*   Uluslararası İş Örgütü (İLO) 2009 yılı verileri
** Uluslararası İş Örgütü (İLO) 2008 yılı verileri

Tablo 1’de görülen emek verimliliğinde Türkiye’den yüksek rakamlara sahip ülkelere, veri yetersizliğinden dolayı tabloda yer almayan, ancak emek verimliliği yüksek bazı ülkeler de eklenir ise; dünyada yaklaşık olarak 1 100 000 000 civarında bir toplam nüfusa sahip bir takım ülke halklarının ortalama emek verimliliğinin Türkiye vatandaşlarının ortalama emek verimliliğinden yüksek, ve yaklaşık 5 700 000 000 civarında bir toplam nüfusa sahip dünyanın geri kalan ülkelerin halklarının ortalama emek verimliliğinin ise Türkiye vatandaşlarından düşük olduğu anlaşılmaktadır. Bu rakamlar yaklaşık 6 900 000 000 olan dünya nüfusuna oranlanır ise, emek verimliliği Türkiye’den yüksek olan ülkelerin nüfus toplamının dünya nüfusuna oranının %16, diğerlerinin oranının ise %83 civarında olduğu söylenebilir.
Dünyada 2010 yılı sonu itibariyle yaklaşık altı miyar dokuz yüz milyon insan yaşamaktadır. Türkiye’de ise aynı dönemde yetmiş üç milyon civarındadır toplam nüfus. Türkiye’nin nüfusu dünya nüfusunun yüzde biri kadardır. Ya da başka bir deyişle, Türkiye dışında daha altı milyar sekiz yüz milyon küsur insan yaşamaktadır dünyada. Aynı dönemde Avrupa Birliği’nin (Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya, vs.) nüfusu beş yüz milyon, Amerika Birleşik Devletleri’nin nüfusu ise üç yüz on milyon civarındadır. Yani, Türkiye, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri dışında dünyada yaklaşık altı milyar insan daha yaşamaktadır (dünya nüfusunun yüzde seksen yedisi).
Böylesi bir ekonomiye sahip dünyanın herhangi bir ülkesinde olmayan, olmayacak derecede bir kısır devlet anlayışına sahip bir ülkede neden değişimin gecikmekte olduğu, Avrupa Birliği uyum sürecinin de dürtüsüyle değişen, dönüşen bazı Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ve Balkan ülkeleri kervanına, aynı uyum sürecine yıllardır dahil olduğu halde, Türkiye Cumhuriyeti devletinde neden otoriter devlet anlayışının yerini bireyselleşmeye, serbestiye, ademi merkeziyete bırakmadığı hayreti muciptir. Zira devletin otoriter ve merkezi yapısı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ekonomik büyüklüğü ve vatandaşlarının hayat standardıyla tenakuz oluşturmaktadır.

1 Şubat 2011 Salı

TÜRKİYE’DE KÜRT NÜFUSU

Her ne kadar Türkiye’de etnik kimlikler nüfus sayımı sonuçlarında yer almıyorsa da, bir takım istatistiki rakamlara bakılmak suretiyle, ülkenin etnik haritası hakkında bir fikir edinilebilir. Türkiye’de bulunan etnik olgulardan en merak edileni şüphesiz Kürt nüfusunun büyüklüğüdür.
1927-2009 yılları arasında geçen 82 yıl içinde Türkiye nüfusu 13 648 binden, 72 561 bine çıkmıştır. Aslında, 1927 yılındaki ülkenin yüzölçümüne daha sonra, 1939 yılında, İskenderun sancağı katıldığı için, 1927 yılı nüfusuna bunun eklenmesi gerekir. 1940 yılında yapılan nüfus sayımında Hatay ili nüfusu 246.100 gözükmektedir. Ancak bize İskenderun sancağının 1927 yılı nüfusu lazımdır. Üstelik 1940 yılında düzenlenen Hatay vilayetine, 1923 yılından itibaren Türkiye sınırları içinde bulunan Hassa, Dörtyol, Erzin ve Payas bölgeleri de dahil edilmiştir. Bu konuda, İskenderun livasının 1927 yılı nüfusunu bulmak için, 1940 yılı Hatay ili nüfus sayım sonuçlarından yola çıkarak, yuvarlak olarak, 200 bin rakamı önerilebilir. Şu halde, Türkiye’nin 1927 yılı nüfus sayımında toplam nüfusu yuvarlak olarak, 13.850 bin olmaktadır.
Ayrıca bir de hem Türkiye hem de diğer ülkeler için çeşitli nedenlerle, yabancı memleketlerden içeriye ve yabancı ülkelere olmak üzere göçler de olabilmektedir. Nihayetinde Türkiye için, özellikle Almanya merkezli olmak üzere, Avrupa ülkelerine olan göç önemli miktar ve orandadır. Ancak bu konunun irdelenmesi, sonuca varmayı çok karmaşıklaştıracağından, göz ardı edilebilir.
1927 yılından 2009 yılına kadar geçen 82 yıllık süre içerisinde Türkiye’nin nüfusu, 13.850 binden, 72.561 bine yükselmiştir. Bu rakamları oranlarsak, 5.24 katına ulaşmıştır nüfus diyebiliriz. Bu nüfus artışının yıllık ortalamasını alır isek, %2.04 gibi bir rakam buluruz. Bu demektir ki, Türkiye’de 72 yıl boyunca ortalama yıllık nüfus artış hızı, yüzde 2 civarında olmuştur.
Hal böyle iken, 1927 yılı nüfus sayımı sonuçlarında “nüfusun anadili itibarile inkısamı” kısmında belirtildiğine göre, yirmibirinci yüzyılın başlarındaki Türkiye’nin vilayetler haritasında 11 vilayeti oluşturan, o zamanki dağılımla 8 vilayetin (Muş, Batman ve Şırnak vilayet merkezi değil idiler.), her birinde yaşayan ahalinin çoğunluğunun anadilinin Kürtçe olduğu belirtilen coğrafyaya bakıldığında, farklı bir tablo ile karşılaşılır. Bu vilayetlerde, nüfus artış hızı çok daha yüksek gözükmektedir. Söz konusu hali hazırdaki 11 vilayet, Urfa ‘dan Ağrı’ya doğru çizilecek bir hat üzerinde ve bu hattın güneydoğusunda bulunan bütün vilayetleri kapsamaktadır. Batıdan doğuya doğru, Urfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Siirt, Şırnak, Muş, Bitlis, Ağrı, Van ve Hakkari. 
Günümüzdeki 11 vilayete denk gelen 1927 yılındaki 8 vilayetin o zamanki toplam nüfusu 979 bin olarak sayılmıştır (Tablo 2). Halen bu 11 vilayette yaşayan ahalinin 2009 yılı nüfus verilerine göre sayısı, 7 648 bine ulaşmıştır. Bu rakamları oranlar isek, bu vilayetler nüfusunun 82 yılda, 1927 yılındaki nüfusunun 7.81 katına çıktığını söyleyebiliriz. Bu nüfus artışının yıllık ortalamasını alır isek, %2.54 gibi bir rakam buluruz.
Ancak, ülke içi nüfus hareketlerinin, özellikle 1950 yılından sonra, yoğun olarak gerçekleştiği bilinmektedir. Bu yüzden, 1927 yılı nüfus sayımını,  2009 yılındaki vilayetlerin nüfusu ile değil de, 2009 yılında nüfusa kayıtlı olunan yere göre il nüfusları ile karşılaştırılması, çok daha gerçekçi sonuçlar verebilecektir.
Tablo 2’de de görülebileceği gibi, 2009 yılı Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, nüfus kaydı Urfa-Ağrı hattı ve güneydoğusundaki 11 vilayet içerisinde bulunan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının toplam nüfusu 10 988 bine ulaşmıştır. Aslında bu rakam bile 1927 yılında sözkonusu coğrafyada yaşayan insanların bugünkü neslinin tamamını verememektedir. Çünkü, özellikle uzak coğrafyalara, Türkiye’nin batısına göç eden ailelerin bir kısmı, pratiklik açısından nüfus kayıtlarını da beraberinde taşımışlardır. Yeni vilayetlerine kaydolmuşlardır. Özellikle erken dönemde göç edenler, iletişim ve ulaşım imkanlarının yetersizliği nedeniyle her doğum, evlilik, vs gibi değişiklikleri yapabilmek için memleketlerindeki nüfus müdürlüğü ile iletişimin zorluğundan dolayı, aile kütüklerini de beraberinde göç ettirmişlerdir. Bu durumun nüfus kayıtlarında telafisi mümkün değildir. Bu yüzden, gerçekte söz konusu coğrafyadaki 979 bin nüfusun 82 yıl sonra 10 988 binden daha fazla olduğu açıktır. Ancak, elde bu konuda başka bir bilgi olmadığı için, 10 988 bin sayısını kabulden başka bir seçenek yoktur.
Bu rakamlar oranlanır ise, bu vilayetlerde 1927 yılında yaşayan nüfusun 82 yılda, 1927 yılındaki nüfusunun 11.22 katına çıktığı söylenebilir. Bu nüfus artışının yıllık ortalaması alınır ise, %2.99 gibi bir rakam bulunur.

Tablo 2. Nüfusa kayıtlı olunan yere göre 2009 yılı il nüfusları ve 1927 yılı nüfusları
sıra       il                                  2009                 1927                 
1         İstanbul                        2.442.969         806.900
2          Konya                         2.320.423         504.100
3          Şanlıurfa                      2.143.004         207.500
4          İzmir                            1.908.147         531.600
5          Ankara                        1.854.732         404.600
6          Diyarbakır                    1.853.126         194.200
7          Samsun                        1.776.378         260.900
8          Sivas                            1.767.724         329.700
9          Bursa                           1.693.392         399.900
10        Erzurum                       1.630.487         270.900
11        Adana                          1.589.464         227.700
12        Hatay                          1.509.693         246.100(1940)
13        Gaziantep                     1.414.164         213.500
14        Ordu                            1.407.275         201.300
15        Trabzon                        1.399.527         293.100
16        Kahramanmaraş           1.376.831         185.000
17        Manisa                         1.337.414         372.600
18        Mardin                         1.332.094         183.300
19        Kayseri                        1.322.089         250.500
20        Mersin                         1.249.053      120.500+91.000
21        Balıkesir                       1.233.759         418.900
22        Malatya                       1.232.164         305.800
23        Van                             1.229.098           75.400
24        Tokat                           1.223.587         262.600
25        Çorum                          1.169.047         247.600
26        Antalya                        1.113.607         206.300
27        Yozgat                         1.094.750         208.600
28        Giresun                        1.047.744    166.100+108.500
29        Afyonkarahisar             1.033.274         259.700
30        Kastamonu                      995.584         335.600
31        Adıyaman                        959.749
32        Ağrı                                932.340         102.400
33        Sakarya                           922.147
34        Denizli                             904.764         243.800
35        Aydın                              890.199         211.800
36        Kars                                838.518         205.100
37        Elazığ                              824.196         213.500
38        Muş                                749.729
39        Eskişehir                         725.190         154.200
40        Rize                                708.240         171.700
41        Kütahya                          686.683         303.600
42        Zonguldak                       674.959
43        Bitlis                               659.364           90.300
44        Siirt                                 646.724         101.500
45        Batman                           641.711
46        Sinop                               640.668         170.600
47        Muğla                             632.935         174.700
48        Kocaeli                           627.143         299.100
49        Çankırı                            612.784         156.600
50        Amasya                          591.770         115.200
51        Erzincan                          586.989         134.400
52        Osmaniye                        580.948         108.100
53        Niğde                             573.057         166.600
54        Tekirdağ                         555.815         132.100
55        Çanakkale                       546.267         183.500
56        Isparta                            525.741         144.800
57        Şırnak                             524.523
58        Kırşehir                           518.363         127.100
59        Aksaray                          510.880         127.200
60        Edirne                             492.363         150.900
61        Bingöl                             490.413
62        Nevşehir                         481.949
63        Ardahan                          477.787         95.100
64        Kırıkkale                         475.966
65        Kırklareli                         436.424         108.500
66        Bolu                                418.633         217.600
67        Artvin                             416.903         89.600
68        Gümüşhane                     404.811         121.800
69        Düzce                             392.953
70        Uşak                               387.710
71        Burdur                            352.563         83.900
72        Karabük                          324.155
73        Karaman                         320.228
74        Bartın                              314.695
75        Iğdır                                290.241
76        Hakkari                           279.080         25.000
77        Kilis                                268.258
78        Bilecik                            262.476         114.000
79        Bayburt                           247.499
80        Tunceli                            243.979
81        Yalova                            121.886

Tabii doğru bir mukayese yapılması için, bu 11 vilayetin mevcut toplam vilayet sayısı olan 81 vilayet nüfusundan çıkarılması gerekmektedir. Böylece geri kalan Türkiye’deki nüfus artışı, söz konusu 11 vilayetteki nüfus artışıyla daha sağlıklı karşılaştırılabilir. 70 vilayet nüfusu hali hazırda 61 582 bin, 1927 yılındaki 55 vilayetin (şimdiki 70 vilayete denk gelen) nüfusu da 12 871 bin olmaktadır. Dolayısıyla, Urfa-Ağrı hattının kuzeybatısındaki nüfus 82 yılda, 4.78 katına çıkmıştır. Bu nüfus artışının yıllık ortalamasını alır isek, %1.93 rakamını buluruz.
Böylece, Urfa-Ağrı hattı ve güneydoğusunun ortalama yıllık nüfus artış hızının, aynı hattın kuzeybatısındaki vilayetlerin ortalama yıllık nüfus artış hızının çok üzerinde olduğu sonucu ortaya çıknaktadır.
Tabiidir ki, Urfa-Ağrı hattının gerek kuzeybatısında, gerekse güneydoğusunda bulunan vilayetlerde bu nüfus artış hızı yekpare değildir. Zaten genel eğilimin, Doğudan Batıya doğru bir azalma şeklinde olduğu Tablo 2’den de rahatlıkla anlaşılabilmektedir. Nüfus artış hızında, Hakkari’den Edirne’ye giden bir hat üzerinde tedrici bir azalma vardır denilebilir.
Aslında, Türkiye’de 2007 yılından itibaren uygulanan adrese dayalı nüfus kayıt sistemi sonuçlarına dayanarak, 2007 ile 2009 yılları arasında, mezkur 11 vilayet ve geri kalan 70 vilayet için, nüfus kayıtlarına bağlı olarak iki yıllık nüfus artış hızlarına bakıldığında, bu tesbitin küçük çaplı bir sağlaması yapılmış olur (Tablo 3).

Tablo 3. Nüfusa kayıtlı olunan yere göre 2007 ve 2009 yılı nüfus

2007 yılı için Türkiye toplam nüfusu
70 586 bin
2009 yılı için Türkiye toplam nüfusu
72 561 bin
İki yıl arasında toplam artış
  1 975 bin
2007 yılı 11 vilayette kayıtlı toplam nüfus
10 333 bin
2009 yılı 11 vilayette kayıtlı toplam nüfus
10 988 bin
İki yıl arasında toplam artış
     655 bin
2007 yılı için 70 vilayette kayıtlı toplam nüfus
60 253 bin
2009 yılı için 70 vilayette kayıtlı toplam nüfus
61 573 bin
İki yıl arasında toplam artış
  1 320 bin


Yani, 11 il nüfusuna kayıtlı vatandaşların, 2 yılda toplam 655 000, oran olarak da %6.34 nüfus artışı olmuştur. Yıllık nüfus artışı ise %3.12 olmuştur.
Geri kalan 70 il nüfusuna kayıtlı vatandaşların 2007 ile 2009 yılları arasındaki toplam nüfus artışı ise rakam olarak 1 310 000, oran olarak da %2.19 olmuştur. Yıllık nüfus artış hızı ise, %1.09 olmuştur. Bu, 3 katına yakın bir nüfus artış hızı farkına tekabül eder.
Türkiye’nin toplam nüfusu için, 2007 ile 2009 yılları arasında geçen iki yıllık toplam nüfus artış (1 310 000) hızı %2.80, yıllık nüfus artış hızı ise %1.39 olmuştur.
Bu rakamlar, söz konusu vatandaşların nüfus artış oranlarını mümkün olduğunca doğru yansıtmaktadır. Çünkü, 21.10.2003 tarihinde, nüfus kütüklerinin, taşınma dolayısıyla yer değiştirmesi uygulaması kaldırılmıştır. Artık kütüklerin taşınması ortadan kalktığından dolayı, 2007-2009 arası nüfus artış hızlarının aile kütüklerinden takibi sonucu elde edilen verilerde bir kuşkuya yer kalmamaktadır.
Buradan da anlaşılmaktadır ki, Türkiye’nin güneydoğusunda bulunan 11 ildeki nüfus artış hızı, 2007-2009 yıllarında, Türkiye’nin diğer kısmının nerdeyse üç katına yakın bir hızda seyretmektedir.
11 vilayet için 2007 yılı ile 2009 yılı arasındaki nüfus artış hızının, 1927 ile 2009 yılları arasındaki nüfus artış hızına kıyaslandığında, çok değişmediği, %2.99dan, sadece %3.12ye yükseldiği, yani sadece %4 kadar arttığı, diğer 70 vilayetteki nüfus artış hızlarının ise, aynı dönemlerde %1.93den %1.09a, yani %44 düştüğü görülmektedir.
Tabiidir ki, 11 vilayet nüfusuna kayıtlı ahalinin de nüfus artış hızı yukarıdaki çıkarımın (%4 artış) tersine düşmüş olmalıdır. Çünkü, yakın zamana kadar, bir kısım göç eden aileler nüfus kütüklerini beraber götürdüğünden ve göçün de hemen her zaman bu 11 ilden diğer illere olduğu bilindiğinden (tersi, çok küçük bir istisnadır), aslında 1927-2009 arası nüfus artışının %2.99’dan fazla olduğu rahatlıkla söylenebilir. Ancak, bu durum dahi, 11 vilayet ahalisinin nüfus artış hızındaki azalmanın, batısındaki vilayetlerin nüfus artışı azalmasından daha yavaş olduğunu gözlerden kaçıramaz. Bu da gayet tabiidir. Çünkü Türkiye’nin güneydoğusu, batısına göre daha az batılılaşmış, daha orta doğulu, daha fakir ve daha az medeni (şehirli) bir görünümdedir.
1927 ile 2003 yılları arasında değişen nüfus kütüklerinin getirdiği karmaşıklıktan dolayı, gerçekte 1927 yılında vilayetler kütüğüne kayıtlı vatandaşlar ve onların soylarının takibi pek mümkün gözükmemektedir. Bu yüzden, bunları göz ardı ederek analiz yapmaktan başka bir çare yoktur.
Her ne kadar, 1927 ile 2009 yıllarındaki nüfus artış hızlarının değerlendirilmesinde (Tablo 4), nüfusa kayıtlı olunan vilayet değerlendirmesinde bir takım aksaklıklar var ise de, 2007 ile 2009 yılları arasındaki nüfusa kayıtlı olunan vilayete göre nüfus artış hızlarına baktığımızda, Türkiye’de yaşayan tüm insanların nüfus artış hızı %1.39 iken, Urfa-Ağrı hattı ve güneydoğusundaki 11 ilin nüfus kütüğünde kayıtlı vatandaşların nüfus artış hızının %3.12, bu hattın kuzeydoğusundaki 70 vilayetin nüfus kütüğüne bağlı vatandaşların nüfus artış hızının %1.09 olduğu apaçık bir gerçekliktir. Zaten sırf bu bilgi bile, Türkiye’nin Güneydoğusundaki halkların nüfus artış hızının, ülkenin batısındaki vatandaşların nüfus artış hızıyla mütenasip olmayan bir seviyede olduğunu göstermektedir.

Tablo 4. 11 vilayetin 2007 ve 2009 nüfusları

İl Adı
2007
2009
Urfa
1 523 099
1 613 737
Diyarbakır
1 460 714
1 515 011
Mardin
745 778
737 852
Batman
472 487
497 998
Siirt
291 528
303 622
Şırnak
416 001
430 424
Muş
405 509
404 484
Bitlis
327 886
328 489
Ağrı
530 879
537 665
Van
979 671
1 022 310
Hakkari
246 469
256 761


Tuikin hazırladığı 2009 Yılı İstatistik Yıllığında bulunan ve Tablo 5’te görülen verilerden de anlaşıldığı gibi, söz konusu olan 11 vilayette nüfusun gençliğini gösteren ortanca yaş (nüfusun yarısı ortanca yaşın üzerinde, diğer yarısı ortanca yaşın altındadır) tüm bu vilayetlerde (her birinde ayrı ayrı) 22 yaşın altında, diğer 70 vilayetin tümünde ise (her birinde ayrı ayrı) 22 yaşın üstünde olması dikkat çekicidir. Örneğin ortanca yaşı en düşük vilayet olan Şırnak’ta (17.46, yani, Şırnak nüfusu 430 424 olduğu için, 17.46 yaşından genç nüfus 215 212 kişi, 17.46 yaşından yaşlı nüfus da diğer 215 212 kişidir), nüfusun %44’ü 15 yaşın altındadır.

Tablo 5. 2009 yılı Türkiye ve il nüfusları ve ortanca yaş
İl Adı                           Toplam nüfus                Ortanca  yaş
Türkiye                        72 561 312                   28.77
İstanbul                        12 915 158                    29.48
Tekirdağ                      783 310                        31.20
Edirne                          395 463                        35.99
Kırklareli                      333 179                        35.54
Balıkesir                       1 140 085                     35.75
Çanakkale                    477 735                        36.22
İzmir                            3 868 308                     32.79
Aydın                           979 155                        33.41
Denizli                         926 362                        31.80
Muğla                          802 381                        33.51
Manisa                         1 331 957                     32.14
Afyonkarahisar             701 326                        29.73
Kütahya                       571 804                        33.01
Uşak                            335 860                        32.70
Bursa                           2 550 645                     31.09
Eskişehir                      755 427                        33.17
Bilecik                         202 061                        31.69
Kocaeli                        1 522 408                     29.15
Sakarya                       861 570                        30.38
Düzce                          335 156                        30.65
Bolu                             271 545                        33.37
Yalova                         202 531                        33.11
Ankara                         4 650 802                     30.76
Konya                          1 992 675                     28.08
Karaman                      231 872                        29.14
Antalya                        1 919 729                     30.82
Isparta                         420 796                        31.48
Burdur                         251 550                        35.10
Adana                          2 062 226                     27.82
Mersin                         1 640 888                     29.23
Hatay                          1 448 418                     26.36
Kahramanmarş            1 037 491                     25.36
Osmaniye                     471 804                        26.70
Kırıkkale                      280 834                        30.89
Aksaray                       376 907                        27.08
Niğde                           339 921                        27.26
Nevşehir                      284 025                        30.39
Kırşehir                        223 102                        31.51
Kayseri                        1 205 872                     28.06
Sivas                            633 347                        28.57
Yozgat                         487 365                        28.38
Zonguldak                    619 812                        32.51
Karabük                       218 564                        34.48
Bartın                          188 449                        34.12
Kastamonu                   359 823                        35.71
Çankırı                         185 019                        34.28
Sinop                           201 134                        35.64
Samsun                        1 250 076                     30.57
Tokat                           624 439                        30.20
Çorum                         540 704                        31.99
Amasya                       324 268                        33.02
Trabzon                       765 127                        31.01
Ordu                            723 507                        31.80
Giresun                        421 860                        33.74
Rize                             319 569                        31.96
Artvin                          165 580                        34.75
Gümüşhane                  130 976                        29.49
Erzurum                       774 207                        24.51
Erzincan                       213 288                        29.39
Bayburt                        74 710                         26.94
Ağrı                             537 665                        18.88
Kars                            306 536                        24.04
Iğdır                             183 486                        22.51
Ardahan                       108 169                        27.60
Malatya                       736 884                        28.16
Elazığ                           550 667                        28.02
Bingöl                           255 745                        23.51
Tunceli                         83 061                          29.75
Van                             1 022 310                     18.79
Muş                             404 484                        18.76
Bitlis                            328 489                        19.58
Hakkari                        256 761                        19.69
Gaziantep                     1 653 670                     23.00
Adıyaman                    588 475                        23.45
Kilis                             122 104                        24.64
Şanlıurfa                      1 613 737                     18.41
Diyarbakır                    1 515 011                     20.68
Mardin                         737 852                        19.69
Batman                        497 998                        18.66
Şırnak                          430 424                        17.46
Siirt                              303 622                        18.78

Bu durum, yani Türkiye’nin Güneydoğu ucunda bulunan, Kürt nüfusunun çoğunlukta olduğu vilayetlerde nüfus artış hızının, Türkiye’nin diğer bölümlerine ve Türkiye’nin geneline kıyasla çok yüksek oluşunun tabiidir ki bir takım sebepleri vardır. Bir defa ulusal sınırlarla sınırlandırılmadan, coğrafyaya genel olarak bakıldığında, Türkiye ile kara sınırı bulunan 8 ülke bulunduğu görülmektedir. Bu ülkeler ile Türkiye’nin 1927 ile 2009 yılları arasındaki nüfus artış hızlarına bakıldığında (Tablo 6), sebep aslında kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Tablo 6. Türkiye ve Türkiye ile kara sınırı bulunan ülkelerin nüfusları
Ülke                             nüfus(dönem) nüfus(dönem)yıllık artış
                                                                                       hızı (%)
Türkiye (81 il)               72.561(2009)    13.850(1927)    2.04
Türkiye (70 il)               61.573(2009)    12.879(1927)    1.93
Türkiye (11 il)               10.988(2009)         979(1927)    2.99
Suriye                          20.861(2010)      4.565(1960)    3.09
Irak                             31.467(2010)      3.650(1935)    2.91
İran                             75.078(2010)    15.802(1948)    2.55
Azerbaycan                  8.997(2009)        2.314(1926)    1.65
Ermenistan                   3.254(2010)           881(1926)    1.57
Gürcistan                     4.436(2009)        2.677(1926)    0.60
Bulgaristan                   7.528(2010)        5.479(1926)    0.38
Yunanistan                   11.306(2009)      6.204(1928)    0.74

Tablodan da rahatlıkla görüleceği gibi, Türkiye’nin Güneydoğusunda bulunan Urfa-Ağrı hattı ve güneydoğusunda bulunan 11 vilayetin Cumhuriyet dönemi boyunca nüfus artış hızı (%2.99), coğrafyası etrafında bulunan İran, Irak, Suriye gibi ülkelerde yaşayan insanların nüfus artış hızından pek farklı değildir. Özellikle Suriye (%3.09) ve Irak (%2.91) gibi Arap nüfusun çoğunlukta bulunduğu ülkelerle hemen hemen aynı seviyededir.
Bu da bize, Kürt halkının nüfus artış hızının, coğrafi olarak yakınında bulunan Arap halkından çok farklı olmadığını göstermektedir. Bu da nihayetinde tabii bir haldir. Hal böyleyken, Türkiye’de yer yer seslendirilen (devlet katında daha çok fısıltı halinde), Kürtlerin siyaseten çok doğurdukları, böylece Türkiye’yi ele geçirmeye çalıştıkları şeklindeki düşünceler, Avrupa Birliği’nde Türkler için (Nihayetinde Türkiye’nin batısındaki nüfus artış hızı dahi Avrupa Birliğinin çok üzerindedir) ve bütün Müslümanlar için düşünülenlerle paralel ölçüde, paranoyak teşhislerdir.
Tüm bu analizlerin nihayetinde, Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içinde yaşayan Kürt nüfus hakkında bir takım rakamlar öne sürülebilir. Eğer Türkiye’nin Güneydoğu ucunda bulunan ve 1927 yılı nüfus sayımında her biri için anadili itibariyle en çok kullanılan dilin Kürtçe olduğu bilinen Urfa-Ağrı hattı ve Güneydoğusundaki 11 vilayetin (Sözkonusu 11 vilayetin tamamında 1927 yılı nüfus sayımında sayı olarak en fazla vatandaşın anadilinin Kürtçe olduğu, nüfus sayım sonuçlarından anlaşılmaktadır.) Cumhuriyet dönemi boyunca hesaplanan nüfus artış hızı, Türkiye’de yaşayan Kürt nüfusun nüfus artış hızı kabul edilirse, ki akla gayet uygun bir faraziyedir, Kürt nüfus hakkında yaklaşık bir rakam ifade etmek mümkün gözükmektedir.
Kürt nüfusunun Cumhuriyet dönemi boyunca nüfus artış hızını yaklaşık %3 ve 1927 yılındaki kürt nüfusunun da 1927 yılı nüfus sayımında anadili Kürtçe olarak sunulan kişilerin nüfusu (yaklaşık 1.200.000) kabul edilirse (ki bunların bir kısmı, muhtemelen %15-20 civarı Kürtçe (Kurmanc) değil Zazaca konuşurlar idi (Zaza nüfusunun yoğun olarak bulunduğu yerler olarak, Palu, Siverek, Çermik, Dersim, Koçgiri, Kiğı, Genç, Bingöl, Varto, Hınıs ve daha bir çok yer sayılabilir)), Türkiye’de 2010 yılına ait Kürt nüfusu yaklaşık olarak tahmin edilebilir. 1927 yılında, kayıtlarda Türkiye’nin tamamında (İskenderun Sancağı hariç) anadili Kürtçe olarak geçen nüfusun (Kürt ve Zaza toplamı), yaklaşık 1.180.000 olduğu bilinmektedir. 1927 yılından 2010 yılına kadar 83 yıl geçtiği için ve yıllık nüfus artış hızı %3 kabul edildiği için, 1927 yılındaki yaklaşık 1.200.000 olan rakkamın, 2010 yılında 13.950.000 olması gerekmektedir. Zaza nüfusunun yoğun olarak yaşadığı bölgelerde nüfus artış hızının nisbeten daha yavaş olduğu bilindiği için (Zaza nüfusunun çoğunlukta olduğu iki vilayet olan Bingöl ve Tunceli’deki nüfus artış hızları nisbeten daha yavaş olduğu için, böyle bir tahlilde bulunulabilir), Zaza nüfusu kabaca 2 milyondur denebilirse, Kürt nüfusu için yine kabaca 12 milyondur denebilir 2010 yılı için.